height="600" src="http://www.flatcast.com/de/Player.aspx?sid=338122" width="800"> > < /div>

24 Mart 2011 Perşembe

Blake Griffin-Javale Mcgee



Video'nun başında Griffin'le Wall'ın mücadelesinden bahsediyor fakat asıl dikkat çeken nokta, kendi kanaatimce smaç yarışmasında haksızlığa uğramış Javale Mcgee ile Blake Griffin'in "Buralarda en güzel hareketi ben yaparım" temalı kapışmasıydı. Zaten Doğu'nun sondan ikincisi ile Batı'nın sondan üçünsünün maçı normal şartlarda doğal olarak ilgi çekmez. Yani toplam 16 adet smaç ve alley-oop'un yapıldığı maç bir de 2 uzatmaya gidince çokça spekteküler hareket ortaya çıkmış oldu.

NBA TV Top 10 - 23 Mart



Son zamanlarda gördüğüm en iyi NBA Top 10'larından biri. Gerçekten izlenesi...

22 Mart 2011 Salı

Söz Tulga Erdem'de

Kayseri'de yaşanan üzücü olayların ardından Doğa Koleji yardımcı antrenörü Tulga Erdem altyapibasket.com sitesine bir açıklama göndermiş. Biz de hemen yayınlayalım.

Yardımcı antrenörlüğünü yaptığım Bostancı Doğa Koleji ile Bursa Ali Karasu Lisesi arasındaki Kayseri'de gercekleşen Liseler Türkiye şampiyonası final maçında zaman zaman gerginlikler yaşanmasına rağmen kaliteli ve seyir zevki yüksek bir müsabaka izlettirdik.  Maçın bitimine 8 saniye kala haksız olduğuna inandığım şekilde aleyhimize faul çalınması üzerine istemeden gösterdiğim aşırı tepki, bana ve bugüne kadar verdiğim mesajlara yakışmamıştır.

Bu nedenle vermiş olduğum bu aşırı tepkiden dolayı başta maçın baş hakemi Sayın Metin Aksoyak'tan, Kayserili spor severlerden ve Kayseri'de bu organizasyonu sağlayan bütün spor ilgililerinden, basketbol kamoyundan, örnek olmaya çalıştıgımız sevgili öğrencilerimizden ve bize bu imkanı sağlayan eğitim kurumlarımızdan özür dilerim.

NOT:KAYSERİ'DE YAŞANAN İSTENMEYEN OLAYLARDAN DOLAYI YAYINLANAN HABERLERİN HIZLI BİRŞEKİLDE YAYILDIĞI GİBİ BU ÖZÜR MESAJIMINDA AYNI ŞEKİLDE VE AYNI HIZLILIKLA YAYINLANMASINI BÜTÜN KAMUOYUNDAN RİCA EDİYORUM.

BOSTANCI DOĞA KOLEJİ YARDIMCI ANTRENÖRÜ
TULGA ERDEM

Çok üzücü bir olay. Tulga Erdem'i şahsen çok yakın tanımasam da birkaç defa karşılıklı oynamış olduğum eski bir oyuncu. Gerçekten bana her zaman iyi niyetli biri olarak gelmiştir. Bu genç yaşında hem Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde hem de Doğa Koleji'nde görev alıyor olması onun ne kadar başarılı bir yolda olduğunun ispatı olabilir bizim için. Çünkü buralarda çalışmak için iyi antrenör olmanın yanında iş ahlakı ve kişilikte çok önemlidir. Bu yaşananları ben bir anlık öfke olarak görüyorum. Tulga'nın bu öfkesi belki kendisine çok pahalıya mal olacak ama eminim ki bunun bir benzeri asla yaşanamayacaktır. Baş antrenörünün verdiği tepkiyi de düşünürsek genç bir yardımcı antrenörün bu hatasını telafi etmesi için şans bulmasını umuyorum.

Liseler Şampiyonası'nda da Olay

Yine bir kavga olayıyla karşı karşıyayız. Hacettepe Üniversitesi- Selçuk Üniversitesi maçı sonrası çıkan olaylardan tam bir gün sonra bu sefer Kayseri'de düzenlenen Liseler arası Türkiye Şampiyonası final maçında bir olay yaşandı.


Ali Karasu Lisesi'yle Doğa Koleji'ni karşı karşıya getiren final maçı çok çekişmeli geçerken son 13 saniyeye geride giren Doğa Koleji hücumda topu kaptırınca acil bir faul yaptı. Hakemler bu faülü "centilmenlik dışı" faul olarak nitelendirince ortalık karıştı. Sahanın içine giren Doğa Koleji antrenörü Serkan Ulusoy'u öğrencileri yatıştırırken yardımcı antrenör Tulga Erdem maçın hakemi Metin Aksoyak'a saldırdı. Araya girenler olayın büyümesine engellerken hakemler soyunma odasına gitti. Emniyet güçlerinin olayı kontrol altına almasıyla maça devam edildi. Maçı da Ali Karasu Lisesi 84-80 kazanarak Türkiye Şampiyonu oldu ve ülkemizi Çin'de düzenlenecek olan Dünya Şampiyonası'nda temsil etmeye hak kazandı.

Bir Kavga Hikayesi-2

Hikaye tabi ki burada sona ermedi. Bugün Hacettepe Üniversitesi'nden de açıklamalar ve videolar geldi. Onları da paylaşıp yorumu sizlere bırakacağım.

Hacettepe Üniversitesi Başkanı Turhan Menteş, olaylarla ilgili üzüntüsünü dile getirirken, olaya tek taraflı bakılmaması gerektiğini söyledi. İşte açıklama :


“Sahamızda Pazar günü çıkan olaylar nedeniyle üzgünüz. Gerek maç sırasında gerekse maç sonunda yapılan tüm tahriklere rağmen bu tür bir olayın içerisinde olmamamız gerektiğinin bilincindeyiz.
Selçuk Üniversitesi Spor Kulübü tarafından yapılan açıklamalar kesinlikle tek yanlı ve gerçeği yansıtmaktan uzaktır.
Olaylar maç tamamlandıktan sonra ortaya çıkmıştır. İlk darp olayı da Selçuk Üniversitesi oyuncuları tarafından gerçekleştirilmiş ve bu müessif olaylar meydana gelmiştir. Bu olaylar ilgili kayıtta çok açık olarak görünmektedir. Burada bizi üzen olay birkaç kendini bilmez seyircinin ki bunların içinde Selçuk Üniversitesi taraftarları da vardır olayların bu noktaya tırmanmasına neden olmalarıdır. Bütün bunlar üzücü olaylardır. Ev sahipliğimizde bu olayların yaşanmış olması bizleri zaten üzmüştür. İki taraf yöneticileri ile ilgili bir darp olayı ise yaşanmamıştır. Tam tersi iki taraf yöneticileri olayları ayırmak için yoğun çaba göstermişlerdir. Bu olaylarla ilgili biz kendi tarafımızda gerekli değerlendirmeyi yapacağız ve gerekli önlemleri alacağız.
Olaylarla ilgili değerlendirme zaten Federasyonumuzca da yapılacaktır. Bu olayları sadece tek taraf suçluymuş gibi kamuoyuna yansıtmak bizce olayı farklı boyutlara taşıyarak ikincil kazançlar elde etmeye yöneliktir. Olaylara sadece çıkar sağlamak amacıyla yapılan bu yaklaşımı kınıyoruz. Kamuoyunun evsahibi olarak bu olayların içinde bulunmaktan büyük üzüntü duyduğumuzu bilmesini istiyoruz.”

Bu açıklamalardan sonra da Hacettepe Üniversitesi montajlanmamış yeni görüntüleri sitesinde yayınladı. 
http://www.husk.hacettepe.edu.tr/   Bu sitedeki görüntülere de bakarak kim haklı kim haksız karar verebilirsiniz. Bana sorarsanız kimin haklı olduğunun hiç bir önemi yok. İki üniversite takımımız dakikalarca bitmeyen bir kavgaya tutuşuyorlar. Hangi haklılık nedeni bunu açıklayabilir ki...

Bir Kavga Hikayesi-1

Türkiye Basketbol 2.Ligi'nde oynana Hacettepe Üniversitesi-Selçuk Üniversitesi maçının bitiş düdüğüyle birlikte olaylar çıktı. İki takım oyuncuları arasında yumruklaşmalar yaşandı. Özel güvenlik görevlilerin yetersiz kaldığı olaylar, soyunma odalarında da bir süre devam etti.

Selçuk Üniversitesi Spor Kulübü internet sitesinden yaptığı açıklamada sezon sonunda basketbol şubelerini kapatacaklarını söyledi. İşte açıklamanın tam metni :


"Hacettepe Üniversitesi maçında karşılaşma öncesi ve sonrası yaşanan olayların basketbol sporunda görülmemiş çirkinlikler olduğunu söyleyen Kulüp Başkan vekili Zeki Çimen mevcut görüntü ve fotoğraflarla hukuki anlamda haklarını arayacaklarını salonda yaşanılan çirkin saldırıya maruz kalan yönetim kurulu üyeleri olarak ‘Böylesine kritik bir maçta lig komiserinin bile olmaması maç öncesi inanmak istemediğimiz korkunç iddiaları güçlendirmiştir. Lig sonu itibarı ile artık basketbol şubesinin kapatılmasını istiyoruz’ dedi.
Torku Selçuk Üniversitesi Hacettepe Üniversitesi ile oynanan maç öncesi sonrası yaşanılan olaylar iddialar ve saldırı olayının ardından takımın ligden çekilmesi ve kulübünde basketbol branşını kapatması yönünde olağanüstü toplanma kararı aldı.
Başkan ve Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kürşat Turgut ile çok sayıda yönetim kurulu üyesinin gözleri önünde maç öncesi camiada dolaşın çirkin iddiaların bu maç esnasında yaşanması, karşılaşma sonrası Hacettepe Üniversitesi yönetici, sporcu ve bazı sivil görevlilerin ev sahibi takımın maçı kazanmasına rağmen başta Selçuk Üniversitesi yöneticileri olmak üzere sporculardan Hakan Üsküplü, Aziz Can ve Alican’ı resmen darp etmeleri Konya’da şok etkisi yaptı.
Karşılaşmayı izleyen yöneticilerden Kulüp Başkan Vekili Zeki Çimen Hacettepe Üniversitesi spor salonunda yaşanılan olayların futbol maçlarında dahi görülmediğinin altını çizerek ‘Basketbol sporu gibi nezih bir branşta iki örnek üniversite camiasının temsilcilerinin sportif bir karşılaşmasında yöneticilerimize, antrenörümüze ve sporcularımıza yapılan fiili saldırıyı asla kabul edemeyiz’ dedi.
Sarı-Mavili kulübün yöneticileri basketbol şubesinin kapatılması için olağanüstü toplantı kararı aldıklarını söyleyerek: ‘Bu karşılaşma öncesi Basketbol Federasyonu MHK tarafından belirlenen hakemin bizce bilinen bir başka kulübün isteği doğrultusunda değiştirilmesini, böylesine zorlu bir maçta lig komiseri görevlendirilmemesini, salon dışında da olsa polis bulunmamasını ve yöneticiler, teknik heyet ve sporcularımızın bizzat salonda görevli özel güvenlikçiler tarafından darp edilmelerini maç öncesi inanmak istemediğimiz iddialar ile örtüştüğünü gördük’ dediler.
Olayların başlamasında bizzat kamera çekimlerinde de görüldüğü gibi Hacettepe Üniversitesi oyuncuları kondisyoneri ve bazı yöneticilerinin aktif rol aldığının altını çizen yönetim kurulu üyeleri özel güvenlik önlemlerinin yetersiz kalması daha doğrusu olaylara seyirci olmaları nedeni ile Hacettepe Üniversitesi taraftarlarının salona inerek kavga olayına bizzat dahil olduklarını da belirttiler.’
basketdergisi.com sitesinin yayına verdiği videoları bizde yayınlayalım.



Ufuk Sarıca'dan Yepyeni Bir Efes


Perasovic'in istifası sonrası koçluğa getirilen Ufuk Sarıca, basketdergisi ve salsabasket'e açıklamalarda bulundu. Takımla ilgili uzun vadeli hedeflerinin olduğundan zamanı geldiğinde bunları gerçekleştireceğinden bahsetti. Açıkçası Perasovic'in yerine daha kariyerli yabancı bir isimle anlaşılacağını düşünüyordum ki, Giannakis,Messina,Vujosevic gibi bu konuda kafalarda soru işareti bırakmayacak derecede önemli koç alternatifleri vardı. Messina ile ilgili dedikoduları yalanlamışlardı. Yunan basınında ise hala birçok takım gibi Efes'in de Giannakis ile ilgilendiğine dair haberler çıkıyor. Fakat Engin Özerhun, sene sonuna kadar Sarıca'yla devam edileceğini, daha sonra gerekli değerlendirmelerin yapılacağını söyledi. Umarım sezon sonuna kadar Ufuk Sarıca ile idare edip takımın durumuna göre yabancı koç arayışlarına başlamayı düşünmüyorlardır. Sarıca, Efes'in senelerdir yaşadığı sıkıntıya ilaç olabilecek bir isim. Fakat ısrarla çok kariyerli bir koç tercihi düşünülecekse bunun sezon sonuna bırakılması çok yanlış olur. Gelelim koçun açıklamalarına.

Öncelikle Efes karakterine vurgu yapmış. Kendisinin de yer aldığı, Efes Pilsen'i Avrupa'nın önemli takımlarından yapan, 90'lı yıllardaki o yerlilerin fazlasıyla sorumluluk aldığı, dinamik, adeta bir kolej havasındaki Efes kadrosu ve takım duruşuyla ilgili sorun olduğunu söylemiş. Öncelikle psikolojik sorunlarının olduğunu, takım kadrosunun yeterli kalitede olduğunu ve teknik konularda değişimlerin yaşanacağını, bunun zamanla etkisini göstereceğini dile getirmiş. Ayrıca Perasovic'in sezon boyunca en çok eleştirildiği "Ender, Sinan gibi Türk oyuncuların arka plana atılması, onlardan yeteri derecede yararlanılamaması" sorunuyla ilgili de, kadrodaki her oyuncunun önemli olduğu mesajını vermiş. Kalıcı olmak istediğini ve her şeyin zamanla olabileceğini eklemiş efsane.

Sözleri, yapmak istedikleri, verdiği mesajlar o kadar doğru ki... Efes Pilsen'in eski günlerine dönüş yoluna girdiğini müjdeler nitelikte. Herhalde o günleri yaşayanlardan birkaç tanesi içinde en parlak olan isim Ufuk Sarıca. Umarım sezon sonundaki başarıya bakılmaksızın önümüzdeki sene de takımın başında kalır ve Efes Pilsen'i Avrupa'da özlenen,beklenen başarılara ulaştırır.

45'lik Middleton Valencia'da


Bu gece Euroleague'de Final Four için Real Madrid'le önemli bir maça çıkacak olan Power Electronics Valencia, 1966 doğumlu "45lik delikanlı" Darryl Middleton'u 2 aylığına kadrosuna katarak sürpriz bir transfere imza atmıştı. Oyuncunun 1988-1989 sezonunda Çukurova Sanayi'de başladığı kariyeri Girona, Barcelona, Panathinaikos, Badalona gibi takımlarla süslü. İspanya'da 3 kez yılın oyuncusu seçilmiş ve 2 İspanya, 4 Yunanistan şampiyonluğu ile 1 Avrupa şampiyonluğu yaşamış kendisi. 4 sezondur da Girona'da oynamaya devam eden Middleton'ın Euroleague sertliğinde oyunda kaldığı dakikalar içerisinde vereceği katkı merak konusu. Fakat tabii ki Pesic'in bir bildiği vardır. Middleton'un Halil Üner'in koçluğundaki Çukurova günlerinden bir kare de aşağıda.

  

21 Mart 2011 Pazartesi

Son 23 yılın en iyi smacı

http://www.nba.com/video/games/clippers/2011/03/20/0021001039_phx_lac_play5.nba/

Aman, tanrım ! Blake yine yaptı. Geçen günkü Clippers- Suns maçında Marcin Gortat'ın üzerinden Mozgov'un üzerinden yaptığına benzer bir smaç yaptı, fakat hücum faul diye değerlendirildi. Fakat her ne olursa olsun, sıçradığı yere bakıp irkilmemek elde değil... Bana inanmazsanız Alvin Gentry'i dinleyin: " NBA'deki 23 yılımda gördüğüm en inanılmaz smaç olabilir. Hücum faul olup olmaması umrumda değil. Belki de bu seneki en iyi smacı !"

20 Mart 2011 Pazar

Fenerbahçe Olin Deplasmanını Emir'le Geçti



Ligin organizasyonuyla, taraftarıyla, oyuncuları ve teknik ekibiyle en sempatik takımı Olin Edirne deplasmanına çıkan Fenerbahçe Ülker, Emir Preldzic'in triple double'ı ve Lavrinovic'in 27 sayısıyla kazanmayı bildi. Maçın büyük bölümünde 4 kısalı sistemi kullanan Spahija, zaman zaman Ukic ve Jasikevicius'u da beraber kullanarak alan savunmasını açmaya çalıştı.

Olin'in maçın bitmesine 3.30 kala 8-0'lık bir seriyle 72-71 öne geçmesine rağmen, eline geçen üç hücum fırsatını da değerlendirememesi maçın kırılma anıydı. Bu dakikadan sonra soğukkanlı hücumlar eden Fenerbahçe Ülker taktik faullleri de değerlendirerek, sonuca gitti ve maçı da 83-78 kazandı.

2002-2003 sezonunda Marc Dickel'in triple double'ından sonra ilk defa Emir Preldzic 10 sayı 15 ribaunt ve 11 asistle triple double'a imza attı. Lavrinovic'te ilk 14 dakikayı 8 sayıyla geçmesine rağmen maçı 27 sayıyla tamamladı.

Olin Edirne cephesinde ise ,Can Akın 15, Seubutis ve Doliboa 13'er sayıyla mücadele etti. Takımın en etkili isimlerinden Smardjiski'nin 9 sayıda kalıp hiç ribaunt alamaması Olin Edirne için ciddi bir handikap yarattı.

19 Mart 2011 Cumartesi

Bynum'dan İnsanlık Dışı Hareket

Lakers'ın Minnesota'yı zorlansa da mağlup etmeyi başardığı gecede Bynum'un videoda görülen hareketi çok konuşuldu ve daha da konuşulacağa benziyor. Beasley hızını alıp potaya zıplamışken Bynum dirsek ve omuz karışımı çok sert bir darbeyle yere seriyor kendisini.Ortam beklenen kadar olmasa da doğal olarak biraz gerginleşiyor ve Bynum oyundan atılıyor. Pozisyon sonrası hemen ayağa kalkan Beasley'e bir şey olmamış gibi gözüküyor ancak maçın bitimine yaklaşık 6dk kala belindeki ağrıyla oyundan çıkıyor ve maça devam edemiyor. Bynum bu tarz hareketleri arada sırada yapan bir oyuncu. Kötü niyetle yapmadığını düşünüyorum fakat insanın biraz da elinin kolunun ayarı olur be kardeşim. Sen 2.15 boyunda dev cüsseli bir adamsın. Biraz dikkat etmesi gerekir. Büyük ihtimalle de en az 1 maç ceza alacağını ve alması gerektiğini düşünüyorum ki NBA'de bunlara dikkat edildiğini de biliyoruz. Umarız maçı bitiremeyen Beasley'de bir sakatlık sorunu yoktur.

TBL 22.Hafta Programı

19 Mart Cumartesi
13:00 Medical Park Trabzonspor – Beşiktaş Cola Turka (19 Mayıs Spor Salonu)Spormax
15:00 G.Saray Cafe Crown – Türk Telekom (Abdi İpekçi Spor Salonu) Spormax
16:00 Antalya BŞB – Oyak Renault (Antalya Atatürk Spor Salonu)
17:00 Efes Pilsen – Mersin BŞB (Sinan Erdem Spor Salonu)
17:30 Tofaş – Banvit (Bursa Atatürk Spor Salonu)
17:30 Erdemir – Bornova Belediye (Erdemir Spor Salonu)
18:00 Pınar Karşıyaka – Aliağa Petkim (Karşıyaka Spor Salonu)
20 Mart Pazar
13:00 Olin Edirne – F.Bahçe Ülker (Mimar Sinan Spor Salonu) Spormax

18 Mart 2011 Cuma

Iverson'da Umut Verici Gelişme


Yaklaşık 2 aydır takımından uzak kalan ve bu süreçte milyonda bir görülen sakatlığının tedavisiyle ilgilenen Beşiktaş Cola Turka'nın süper yıldızı Allen Iverson'ın geri dönmek için doktorundan son gelecek onayı beklediği açıklandı. ESPN'in haberine göre oyuncunun menajeri Gary Moore Türkiye'ye dönüp artık daha sıkı antrenmanlara başlayabileceğini söyledi. Haberde zaten bir süredir de koşu ve şut antrenmanı yaptığından ve Dr. James Andrews'ın pazartesi günü yapacağı son test ve onayıyla sakatlık sürecinin sonlanacağından bahsedilmiş.

Beşiktaş CT Iverson yokken oldukça iyi bir performans sergiledi. Kupada Efes'i yenip finalde FB Ülker'e kaybetti. Ligde ise Banvit yenilgisi haricinde bir sıkıntı yaşamadı ve hatta geçen hafta FB Ülker'i deplasmanda üstün bir oyunla yenmeyi başardı. Buradaki en önemli soru "Beşiktaş'ın Iverson'a ihtiyacı var mı?" 

Kadroya bir göz atarsak; Chatman,Cüneyt,Serkan,Mustafa Abi ve Serhat Çetin,1 ve 2 numaralı pozisyonlarda oynayabilecek oyuncular. Derinlik anlamında bir sıkıntı yok fakat kalite açısından yeterli olmadığını söylemek gerek. Takımın üst üste aldığı galibiyetler ve Ergin Ataman'ın açıklamaları, haklı olarak hedefleri tekrar yükseltti. Şampiyonluk hedefi tekrardan deklare ediliyorsa eğer, yalnızca Chatman ve Serkan'ın skor yükünü çekmesi yeterli olmayacaktır. Üstelik Chatman'ın son maçlarda iyice takım organizasyonuna yöneldiğini düşünürsek geriye bir tek Serkan kalıyor. Özellikle Mustafa Abi ve Serhat kesinlikle kadro içinde gerekli ve oyuna girdiklerinde savunmaya dinamizm getirebilecek oyuncular fakat kenardan gelip skora katkı yapacak daha emin ellere ihtiyaç duyulacaktır. Bu yüzden sakatlığı düzelmiş, tekrar forma girmiş Iverson'a sadece Beşiktaş'ın değil, yeryüzünde her takımın ihtiyacı vardır. Eğer tekrar bir sıkıntı yaşamazsa Play-off'larda etkili olabilir.

Bir de tabii The Answer'ın kadroda ne şekilde kullanılacağı sorusu akla geliyor. Iverson baskın karakterli bir yıldız. Bulunduğu takımı domine etmeyi, sistemin merkezinde kendisinin olmasını ister. Bu, kariyeri boyunca böyle oldu. Coach Burak Bıyıktay zamanında Chatman'la uyuşamadıkları, takımın sıkıntı yaşadığı, takımın iki başlı bir yapısı olduğu çok netti. Fakat asıl mesele de bu iki oyuncuyu aynı kadroda optimum verimde kullanabilmektir. Burak Bıyıktay'ın özellikle Iverson'ın nasıl kullanılabileceğine dair en ufak bir düşüncesinin olmadığı ortadaydı. İşte Ergin Ataman'ın farkı burada ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Burak Bıyıktay'ın beceremediği şeyin üstesinden gelebileceğini, daha geçen hafta yaptığı açıklamada Iverson hakkındaki verdiği güvenoyuyla belirtti kendisi. Coach bu konuda kendisine güvendiğini ve eğer dönerse Iverson'ın en verimli şekilde kadro içinde kullanılacağını söylemişti.

Allen Iverson'ın Türkiye'ye gelişi, formayla poz verişi, sahaya çıkışı hem Beşiktaş taraftarı olan hem de en iyi oynadığı zamanları çocukluk dönemine isabet eden, NBA'i onunla tanıyan,seven benim gibiler için adeta büyüleyici bir masal kıvamındaydı. Yavaş yavaş forma girmesi, kulağa ilginç gelse de uyumlu ve olgun gözükmesi ve Avrupa basketboluna entegre olmaya çalışması oldukça ümit vermişti bizlere. Sonrasında yaşadığı çok şanssız sakatlık rüyadan uyandırmış ve adeta tadı damakta bırakmıştı. Umarım en kısa sürede geri döner ve O'nu izlemeye devam ederiz. 

İşte bu !

İşte Ömer'in dün geceki maçta Kris Humphries ve Johan Petro'yu potaya gömüşü !
Ömer ile ilgili iki video daha :)

Ömer'den rekor

Ömer'in yükselişinden bahsetmiştim uzun uzun. Steve Aschburner de iyiden iyiye anlatmıştı. Bu öngörülerin boşa olmadığını Ömer dün bir kez daha gösterdi. Tek eksiğinin Thiboudeau'nun O'na daha fazla güvenip daha fazla dakikalar vermesi gerektiğini söylemiştim. Akşam da 24 dakika süre aldı, ciddi ciddi Noah'ın yedeği olarak kadroda ikinci beşin defansif kimliğinde önemli bir rol oynuyor. Dün de 11 sayı 16 ribaund 2 blok 1 asistle oynadı, saha içi yedide beş ile oynadı ve bizce takımın yıldızı idi. Üstelik ribaundlarının tam 9 tanesi hücum ribaundü. Yani sadece ribaunddan para kazanan uzunlardan farklı olarak, takımın ribaund yükünü hücumda da çekip, sadece savunmada egoist bir top kovalamasından uzak bir görüntü ile aldığı süreyi en iyi şekilde değerlendirdi bizce ve basketbolseverlere göre. Bu ribaund rakamının rekor olduğunu söylemeye gerek yok sanırız. Benchten gelip böyle bir double double katkısını yapmayı başardı, sırada da artık ilk beş olmak var !

Ayrıca bu hedef çok uzak değil, çünkü dün akşam yeşil formalarla sahaya çıkan Chicago'da Ömer sahaya ilk beşte çıkan Thomas'tan daha uzun süre aldı. Bu da kendisinin ilk beşe çekilebileceğine bir işaret. Normal sezon bitmeden bunu görürsek çok daha iyi olur. Playoff'ta bunu görmemiz çok daha zor çünkü. Bir başka nokta da, Ömer'in yükselişinin Chicago ile birlikte bir paralellik göstermesi. Chicago da şu anda 8-0'lık bir seri yakaladı ve, Doğu Konferansı'nın ilk sırasına yerleşti arkalarından da yarım maç farkla Celtics üç buçuk maç farklı ile de Heat geliyor, dolayısıyla takımın şampiyonluğuna veya Rose'un MVP adaylığına inanmayanlar bu fikirlerini bir kez daha düşünmek zorunda kaldı.

17 Mart 2011 Perşembe

Philadelphia- Blake Griffin

NBA'de Sixers'ın yükselişi sürüyor. Fakat asıl konum bu değil. Dün Clippers'ı yendiler ve bir yandan da Clippers''ta Blake Griffin geçen akşam  bir double double yapsaydı 55. kere double double yaparak organizasyon tarihindeki rekoru egale edecekti. Fakat maçı 14 sayı 8 ribaund ile tamamladı. Dün kendisinin doğum günüydü bilmeyen varsa söyleyelim. Sixers'da Battie'nin sert faulüne maruz kaldı Griffin. Pozisyona kasti faul çalındı. Blake de hiç geri atmadı ve rakibin üzerine yürümeye kalktı. Doğum günü biraz gölgelenmiş oldu. Fakat daha kötüsü, az önce bahsettiğim rekoru egale ederse, geçtiği kişi Elton Brand olacaktı. Son çeyrekte de maçın bitmesine kısa bir süre kala bir pozisyonda Griffin ribaundu Brand'dan çekecekken faul aldı ve 6 faulle oyun dışı kaldı ve istatistiği tamamlayamadı. Clippers tarihinde bu rekoru geliştirebilecek en büyük karakter konumunda şu anda kendisi bizce. Fakat doğumgününde bu şansı rekorun şu anki sahibi Brand'in Griffin'in elinden alması da ayrı bir tesadüfi mesaj olmuş...

NBA'den birkaç komik video

Hinrich'in Redick'i pazara gönderip, gelirken de manava uğratması, ingilizcesi ankle-breaker :)
Glen Davis aslında smaç basabiliyor
Bu da KG'nin Aybars'ın deyimiyle "yaralama teşebbüsü" !...

Andray Blatche'den müthiş performans

Bir kez daha izleyelim, triple double yapmak uğruna insan neler yapabiliyor, kendi gözlerinizle görün !

Mehmet Okur Sezonu Kapadı


Geçen sene aşil tendonu kopan ve bu sezonun ortalarına yetişeceği açıklanan Mehmet Okur, tahmin edilenden de   daha erken bir zamanda, aralık ayında dönüş yapmıştı.Tabii ki yaşadığı ağır sakatlıktan ötürü alışma süreci uzun sürecekti.Fakat bu dönemde karşısına sırt sakatlığı çıktı. Zaten parkelere erken dönebilmek amacıyla kendini oldukça zorlayan oyuncumuza sırt sakatlığıyla birlikte yapılan yükleme ağır geldi ve Utah Jazz genel menajeri Kevin O'Connor yaptığı açıklamada Memo için en iyisinin sezonun geri kalan kısmında dinlenerek sakatlığının geçmesini sağlamak olduğunu söyledi. NBA kariyerinde ilk defa bu kadar ciddi sakatlık yaşadı ve oynamak için kendini çok zorladı.Bu sezon sadece 13 maça çıkabilen Memo için artık en doğrusunun bu olduğu aşikar.

12 Mart 2011 Cumartesi

Günün performansı

NBA'de dün akşam bence en iyi performansı gösteren oyuncu Kris Humphries'ti. Kendisi 19 sayı 20 ribaundla oynadı, ve Nets'in üst üste 4 maç kazanmış olan Clippers'ı yenmesine önemli bir katkı yaptı. Şimdi Nets 4-0'lık bir seri yakaladı. Humphries ayrıca saha içi 8/8 ve serbest atıştan da 3/3 ile mükemmel bir oyun oryaya koydu. 10'da 10 yapsaydı eminim daha çok konuşulurdu çünkü, bu mükemmelliyet kavramı için Amerikalılar 10 şutu barem olarak sayıyorlar. Böyle bir kural yok ama yazılı olmayan konsensus bu şekilde.

11 Mart 2011 Cuma

O bir yıldız

Evet, o bir yıldız, süper yıldız. Bunun kanıtı olarak saatler dolusu sebep sayabiliriz, fakat bir de şunu dinleyin. Dün akşam. Lakers Miami maçı sonrası. Maçı Lakers kaybediyor ve 8-0'lık serisi sonra eriyor. Miami ve Chris Bosh da eleştirilere bir nebze olsun cevap veriyor, özellikle "Miami soyunma odasında ağlayan oyuncular tweetinden" sonra. Maç akşam üstü 7'de başlıyor ve 10 civarı bitiyor. Fakat Kobe, salonun ışıklarının kapatılmaması konusunda ısrar ediyor ve saat 10:48'den başlayarak, aynı gece, şut çalışması yapyıyor. Üçlük, orta mesafe, post ve serbest atış. Bu seviyedeki bir oyuncunun hala oyununu geliştirmesi, bunu kaybedilen bir maçtan sonra yapması, ve de bunu hemen yapması, gençlere bir örnek olmalı. Bu da O'nun karakterinin seviyesinin bir kanıtı. Belki maçta 21'de 8 atmasına kızdı, belki de son çeyrekte son dakikada uzaklardan gönderdiği üçlüğe. Bunu bilemeyiz, fakat şunu biliyorum ki, bu karakter yapısı bir süper yıldızı efsane yapabilir...

Ömer Aşık gecemizin son halkası

Bu akşam hep Ömer Aşık'tan gittim. Buyurun bir de sizler için Ömer'in sezon içinde yaptığı güzel hareketleri paylaşayım:

Ömer'in çıkışı üzerine geniş bir makale-2


Ömer'in çaylak olduğundan bahsettik, hemen bu durumla ilgili merak ettiklerinize geçeyim, en azından ben merak ediyordum. Steve Aschburn de araştırmış, hemen paylaşayım:
-Ömer'in çaylak olması sebebiyle, soyunma odasına donut getirme, veya veteran oyuncuların çantalarını taşımak gibi bir klasik çaylak zorunluluğu yokmuş.
-Noah uçakta hep ikisinin tavla oynadığından bahsediyormuş. Noah'a göre kendisi sadece zar atmakta iyi, Ömer ise daha iyi taktisyen. Genelde Noah kazanıyormuş söylediğine göre, Ömer de tabii hafiften burun kıvırıyormuş bu duruma.
-Ömer'e yakıştırılan lakaplardan bahsetmiştim, arkadaşım Gökmen (Çakıltaş) da bahsetmiş biraz. Ben sıralayayım, siz beğenin: Cheese toast (peynirli tostu çok seviyormuş Ömer- Bu da Noah'ın yakıştırması), taraftarların yakıştırmaları olan Turkish Delight ve Istan-Bull. Ayrıca Big-O ve The King de geçiyor bu arada.
- Ömer, geçen kazandıkları Hornets maçı üzerine şunları söylemiş: " Her maç sert oynamaya çalışıyorum. Önceliğim savunma ve ribaund. Herkese yardım etmeye çalışıyorum, Chicago'yu evim gibi görüyorum".
- Takım beşi olarak verdik, fakat Gibson'la saha içi anlaşması ve birlikte sahadaki diğer uzunla işbirliği yapmayı öğrenmiş olması da çok önemli bizce. Thibodeau da ikisini birlikte oynatmayı çok seviyor zaten.

Ömer'in çıkışı üzerine geniş bir makale-1


NBA'deki temsilcimiz Ömer Aşık, bu aralar kendinden bayağı söz ettirmeye başladı. Aldığı sınırlı dakikalarda, kendini ribaund anlamında kanıtlayan Ömer, 7 footer olmasına rağmen atikliğiyle önemli derecede atik etiketi kazanmış durumda. Takımın O'na güvenmesiyle birlikte, sayı gücü ve dakikaları almıştır. Bana inanmıyorsanız şu kadarını söyleyeyim, Chicago'nun savunma beşinde gösterilmeye başlandı Ömer. Bu sene 12 dakika süre alıyor ortalama olarak, bu rakam son zamanlarda 15-16 civarına çıkabiliyor. Aslında Thibodeau da Celtics geleneğinden yetiştiği için savunmaya bayılır. Ayrıca hızlı uzunların elmas kadar nadir ve değerli olduklarını da herkesten iyi bilir eminim. Ömer'e güven engelini aşıp O'na dakikaları verdikçe. Sezon sonu Chicago'nun pozisyonunu sabitlemesi üzerine, belki Ömer'i ilk beşte görebiliriz bile NBA'de ilk kez.
Chicago'da yerel gazeteci olan Sam Smith ise, O'nun Taj Gibson'dan daha kalıcı olabileceğini düşünüyor Chicago'da, eğer takıma bir süper yıldız takviyesi yapılmayacaksa. Bu önemli bir kredisi olduğunu gösterir temsilcimizin.
İşin magazin tarafından da bahsetmemek olmaz, tahmin edersiniz ki, oyuncumuza turkish delight yakıştırmaları yapılmakta, en çok delightımız lokumumuz ile bilinmemiz ne kadar hoş takdiri size kalmış, çünkü bir arkadaşıma Amerika'da nereli olduğunu sormuşlar, Türkiye cevabını alanlar, "Amerika'nın neresinde Türkiye ?" şeklinde karşılık vermişler, durum bu kadar yani. Geçen bir blogda okudum, Ömer'i eski NBA oyuncusu 4 şampiyonluk yüzüğü olan Will Perdue'ye benzetmişler, hemen ben de benzeyen bir fotosunu arayıp buldum sizler için.  Buyurun:
Bunu bulamasaydım uyuyamazdım herhalde. Şimdi rahatlıkla uyuyabilirim, ESPN izleyenler zaten bilirler Perdue'yi. 45 yaşındaki halini benzetememiş olabilirsiniz ama ben bu fotosunda bayağı benzettim açıkçası.

Basketbola dönersek, Ömer için Houston Courney Lee'yi önermişti takas olarak. Açıkçası Houston'da daha fazla dakika alabilirdi, fakat hem Houston şu an iyi basketbol oynuyor, hem de bu hamleyi yapmayıp Ömer'in başarısını gören Chicago ekibi gururlanıyor. Ömer'in çaylak sezonunda olduğunu ve oraya çok iyi ingilizce bilmeden gittiğini, uyum sağlamayı da başardığını unutmayalım. Gar Forman da "Burada uzun süre kalacak gibi" şeklinde yaptığı açıklamayla, hepimizi sevindirdi.
  
Bahsettiğim en iyi savunma beşi de şöyle: Gibson, Deng, Brewer, Watson ve Ömer. Bu beş şu anda NBA'in yenilen sayı alanında en iyi beşi. Evet, tüm NBA'de. Her 100 pozisyondan sadece 74.5 sayı yiyor bu beş ortalama olarak. Ayrıca, Ömer'in ribaund istatistiğini 48 dakikaya vurduğumuz zaman,15.7 gibi bir rakam çıkıyor ortaya. Oynadığı dakikalarda ise, sahadaki ribaundların %19.1'ini alıyor. Bu rakam ise inanılmaz gerçekten... Önünde olduğu rakipleri ise şunlar:  Andrew Bogut (18.5), Tim Duncan (18.2), Al Horford (16.7), Pau Gasol (16.0), David Lee (15.5) ve Amar'e Stoudemire (12.9).
O'nun hakkında koç da şunları söyledi: "En çok geliştiği nokta, artık gereksiz fauller almıyor, boyalı alanda oynamasını öğrendi ve onun atletizmi ve boyu sebebiyle, bir pozisyonu üzerinden bitirmeniz çok zor"

10 Mart 2011 Perşembe

Latin Geceleri

Buyurun, işte NBA'den bir pazarlaması başarısı daha. Tabii ki ilk kez yapılmıyor, fakat bildiğimiz gibi, NBA Çin pazarına, Rusya pazarına, Latin Amerika pazarına hitap etmeyi bir şekilde başarıyor. Oyuncular bu ülkeleri ziyaret ediyor, takımlar, o ülkelerden takımlarla gösteri maçı yapıyorlar. Hatta geçen Londra'da yaptıkları gibi, lig maçlarından bazılarını yurtdışında oynamayı planlıyorlar. Bunlar çok büyük pazarlama hareketleri. Yukarıda gördükleriniz de, Latin Amerika'ya hitap eden, "Latin Gecesi" konsepti ile hazırlanan İspanyolca takım isimleri yazan jerseyler. İşte bu da TV reklamı:
http://www.nba.com/video/channels/originals/2011/03/08/20110308_miami_misses.nba/

NBA'den vidyolu haberler 10.03.2011


Kevin Love'ın double double'larııyla gündeme gelen Moses Malone'un, NBA gibi sürekli değişen bir basketbol oyununa, kendini 21 sene kabul ettirmiş bir kişilik var karşımızda. Kariyeri ile ilgili bir video, çocukluğundan başlayarak anlatılmış:
http://www.nba.com/video/channels/top_plays/2011/03/07/20110307_zap.nba/?ls=iref:nbahpt1

Miami'de işler kötüye gidiyor, herkesten yine çatlak sesler yükselmeye başladı. Basın da Florida'ya yoğunlaştığı için, en ufak şey haber oluyor, her söylenen, her yapılan haber değeri taşıyor. O kadar ki, Riley, Spoelstra'nın görevden alınıp alınmayacağını soranlara, "Siz istediğinizi yazıyorsunuz, yazın yazın. Bu çok nörotik!" diye kızıverdi. Videomuz ise Chris Bosh ile alakalı.

http://sports.espn.go.com/nba/truehoop/miamiheat/news/story?id=6201689

Miami'den devam edelim, işte Miami'nin bu sene kaçırdığı son hücum şutları. Bu alanda sadece 1/18 attılar. Bu kadar düşük yüzdeye de tesadüf demeye dilim varmıyor.

http://www.nba.com/video/channels/originals/2011/03/08/20110308_miami_misses.nba/

Gülşah Akkaya İle Röportaj

Basketbola gönül ve emek vermiş kişilerle yaptığımız röportajlarda , bu seferde bayan basketbolunda uzun yıllardır başarı ile mücadele eden Gülşah AKKAYA ile beraberiz.

B.A : Kısaca bize kendinden bahseder misin?

G.A: İzmir doğumluyum. Basketbola Denizli ‘de yaz spor okulunda başladım. Beyoğlu Anadolu Lisesi ‘nde okurken, önce Deniz Nakliyat , daha sonra da Fenerbahçe alt yapısında ve A takımında oynadım. Lise bitiminde basketbol bursu alarak Amerika ‘da isletme üzerine eğitim gördüm. Amerika ‘da çalışma hakkına başvurmama rağmen basketboldan kopamayıp bir sene daha Türkiye ‘de basketbol oynama kararı aldım ve Fenerbahçe ‘ye döndüm. Fenerbahçe ‘de iki sezon geçirdikten sonra, Avrupa ‘da Yunanistan Ligi ’nde oynadım, o yaz WNBA kampına davet edildim, hazırlık maclarında oynadım. İsrail ve İspanya Ligleri ‘nde forma giydim. Türkiye ‘de de birçok kulüpte oynadım.

B.A: Başarılarla dolu bir geçmişin var, basketbolu tercih etme nedenin neydi ?

G.A: Ailem beni önce jimnastiğe yazdırdı fakat ben kaçıp basketbol derslerine giriyordum. Bunun üzerine oradaki spor hocası, ailemle konuşarak beni basketbol derslerine almaya basladı. Daha sonra İstanbul ‘a taşındığımızda, okul takıkımı maci sirasinda Deniz Nakliyat ‘ın altyapı hocası beni kendi kulüp takımında oynamam için ikna etti. Bu şekilde kulüp basketbol yaşantım başladı. İki sezon sonra 15 yaşinda Fenerbahçe ‘ye geçtim.

B.A: İsrail, Yunanistan, Türkiye Ligleri ‘nde ve Amerika Ligi ‘nde en çok sayı atan oyuncu oldun. Ancak buna rağmen WNBA’de oynamadın. Bu kadar başarıların varken bir teklif mi gelmedi yoksa sen mi tercih etmedin?

G.A: İki kere, Phoenix Mercury takımı ile, sezon öncesi kampına katıldım. İlk kampıma sakatlıktan çıkarak gitmiştim. Kampın sadece son haftasına yetişebildim ve takımın ana kadrosuna giremedim. İkinci sene ise, 4 hafta boyunca takımla idman yapip iki tane hazırlık maçına çıktım, fakat sondan bir gün önce 13 kisilik kadroda yer alamayacağımı ama orada kalıp idman oyuncusu olabileceğimi söylediler. O sırada WNBA alt ligi oynanmaya başlanmıstı, ben de Austin Cyclones ‘un teklifini kabul ederek orada oynadım. Austin Cyclone ile şampiyonluk yaşadım.



B.A: Ortalama bayan basketbolunda maksimum 30 yaşına kadar spor hayatı devam eder. Ya evlilik ya çocuk derken genelde bayanlar daha erken bırakırlar. Sen 33 yaşındasın ve bu yıl da başarılarına Samsun’u ekledin.Ve hala ligde çok iyi işler başarıyorsun. Sırrını öğrenebilir miyiz?

G.A: Öncelikle bunun bir sırrı yok. Ben bunun kendinize iyi bakmakla , çalışmakla , yaptığınız işe saygı duyup, sevmekle alakalı olduğunu düşünüyorum. Ben genç yaşımdan beri, yazlarımıi, ya özel kondisyonerle ya da Amerika da ki çesitli training programlarına katılarak geçiriyorum. Özellikle 2005 te yasadığım sakatlıktan sonra off sezon kuvvetlendirme programlarının ne kadar önemli olduğunu ögrendim. Sezon için de de bu programlara bağlı kalmaya çalışıyorum. Ayrıca şunu da belirtmek isterim, tecrübe de çok önemli bir faktör. Belli bir seneden sonra saha içinde ne yapacağınızı bilerek daha net ve kesin kararlar verebiliyorsunuz, bunun da kattığı başarı daha keyifli oluyor.

B.A: Ailene bu tempoda zaman ayırmak zor olmuyor mu? Nasıl idare ediyorsun?

G.A: Aileme her firsatta, boş anımda zaman ayırmaya çalışıyorum. Onlar da benim birçok maçima gelmeye çalışırlar, beni yalnız bırakmazlar. Zaten teknolojinin de gelişmişliği aradaki mesafeleri azaltıyor.



B.A: Denizli’de spor hayatına başladın ve ardından Deniz Nakliyat ve Fenerbahçe geldi.Sonrasında Amerika’da Lynn Üniversitesi’nde okudun ve oynadın.Amerika tecrübelerini paylaşır mısın? Türkiye ile farkları nedir? Bakış açısı,couching, antreman vs..

G.A: Amerika ‘da NCAA ‘de oynanan basketbol, sistem üzerine kurulmuş bir basketbol. WNBA ‘de ise bireysel özelliklerin ve yeteneklerin ön plana çıktığı bir oyun olarak oynanıyor. Avrupa da ise, Avrupa ve Türkiye diye ikiye ayırmak gerekiyor çünkü Avrupa ‘da ki bir çok lig de sadece 2 Amerikalı forma giyebilirken, Türkiye ‘de 4 Amerikalı ve Amerikalı devşirmelerin forma giydiği bir lig oynanıyor. Türk oyuncular insiyatif alıp gelişemezken, genç oyuncuların da onu kapanıyor. Oynanan basketbol genelde yabancı oyuncuların performansları ile belirlenen ve onların performansları ile kazanılan maçlar haline gelmistir. Ben bu durumun sadece Türk oyunculari değil antrenörleri de olumsuz etkilediğine inanıyorum. Daha az yabancılı dönemlerde antrenörler, tüm kadroyu içine alan, hepimizin özelliklerini efektif şekilde kullanan bir basketbol oynatırlardı, ben simdi bunun değiştiğini görüyorum.
Fizik ve kondisyon konusunda, Amerika ve Avrupa yeni gelismeleri takip ederek, bilimsel veriler eşliğinde oyuncularına yönelmektedir. Biz de ise maalesef kondiyon ve güç çalısmaları bu boyutlara ulaşamamıstır. EU athletes tarafından yapılan bir araştırmaya göre ülkemiz en yüksek sakatlık yüzdesine sahip ülke olarak saptanmıştır. Bana göre de bunun sebebi, kondisyon ve güç çalışmarının bilimsel tabana oturtulmamasi, dinlenme aralıklarının iyi organize edilmemesidir.

BA: Yurt dışındaki tecrübelerin nasıldı?

G.A: Yunanistan ‘da bir sezon, Amerikalı statüsünden oynadım. Orada sayı kraliçesi oldum. Benim için genç yaşımda çok önemli bir tecrübe oldu. Daha sonra İsrail ‘de oynadım, Ramat Hasharon ile İsrail Kupasınıi ve şampiyonluğunu kazandık. O takımın en genç oyuncularındandım, oradakı takım rolüm daha farklıydı. 14 sayı ortalama ile oynadım, fakat baska bir ülkede şampiyonluk tadı tattım. İspanya ‘ya daha tecrübeli yaşimda transfer oldum, yaşadığım ağır sakatlıklardan dolayı, istediğim gibi bir sezon geçiremedim , fakat orada şunu gözlemledim ki, İspanya kendi sporcularina cok deger veren bir ülke. Her zaman kendi oyunculari öncelikli, bunu da orada yaşarken net hissediyorsunuz. İspanya basketbolunun başarılı olmasını bu nedene bağlıyorum.

B.A: İyi bir sezon geçiriyorsun. Seni bu yıl da Milli takımda görebilecek miyiz?

G.A: Milli takımın ve Milli formanın benim için yeri çok ayrı ve özeldir. Ben Türk Milli Takımının başarılı olmasını, olimpiyatlara ve dünya şampiyonasına katılmasını çok istiyorum. Bunun içinde bana düşen bir görev olursa her zaman severek ve isteyerek yerimi alırım.



B.A:Ne zaman bırakmayı düşünüyorsun ve bundan sonraki planın nedir?

G.A: Henuz bir karar vermedim, şu an için kendimi iyi hissediyorum. İlerisi için sporun içinde kalmak istiyorum, netletmis bir fikrim yok ama yıllar içinde edindiğim bilgi ve tecrübelerimi aktarabileceğim projeler içinde yer almak istiyorum.

B.A:Maça çıkmadan önce seni motive eden özel bir uğurun var mı?

G.A: Yıllar önce Tim Robbins ‘in bir kitabını okumuştum. Kendisi Micheal Jordan ‘la çalışmış, motivasyon konuşmacısıdır. Kitabinda her sporcunun özel uğurları ya da rituellerinin olması gerektiğini söylüyordu. Bunların sporcuyu motive eden performansını arttıran mental hazırlanmalar olduğunu söylemisti.
O yüzden benim bir değil, bir çok uğurum var. Maçlardan öncede bunları uygulayarak mental olarak olarak hazırlanıyorum.

B.A: Gençlere ve alt yapı oyuncularına tecrübelerine dayanaraktan neler önerirsin?

G.A: Elimden geldiği kadar alt yapı maçlarına, Milli Takımlar alt yapı hazırlık maçlarına ve kamplarına gitmeye çalışıyorum. Oldukça yetenekli gençlerin geldiğini görüyorum. Benim onlara ilk tavsiyem, eğitimlerine gereken önemi vermeleridir. Bu ileride düşünebilen, kendini ifade edebilen, kararlar alabilen ve problemlerden kaçmayan kişiler olmalarına yardımcı olacaktır. Bu da oyun karakterlerine ve oyun zekalarını yansıyacaktır ve yaşamlarında büyük başarılara imza atacaklardır.
Ek olarak da kondisyon ve güç çalısmaları, beslenme ve dinlenme konularında bilinçlenmelerinin onları sakatlıklardan koruyacağını hatırlatmak isterim.

En son olarak bize twitter ‘dan gamze_yucel arkadaşımızın ulaştırdığı hoş bir detayın fotoğrafını seninle ve basketizm okurları ile paylaşalım istedik.

İlköğretim 8. Sınıflar Matematik kitabında 81. sayfadaki bir problemde Gülşah AKKAYA isminin geçtiği bölümün resmi:



Bize vakit ayırdığın için teşekkür ederiz, bundan sonraki spor yaşamında başarılar dileriz.

Not: Bana nasip olan bu röportajın sorularını hazırlayan Nazlı TEKTAŞ ‘a teşekkür ederim.

Burak ATLAYAN